DENİZ GÜNLÜĞÜ BLOG

26 Mart 2012 Pazartesi

Denizcilik terimleri


Abaşo: Alt ve aşağı [Abaşo Gabya yelkeni]

Abli: Seren ve bumba cundalarından aşağı iki tarafa inen halatlar

Aborda: Bir teknenin diğerine veya bir iskeleye yanaşması

Abosa: Bosayı tut veya geçici olarak durdur, bosaya vurmak

Abramak: Kontrol altına almak, komutası altında tutmak, üstünden gelmek

Açıkta eylenmek: Bir teknenin sahilden veya iskeleden yada limandan açıkta beklemesi

Admiralti demiri: Çiposu kollarına dik ve hareketli eski sistem bir demir cinsi

Aganta: Zincir veya halatı kısa bir zaman süresi için elde tutulup bırakılmaması [Aganta iskota, aganta borina borinata]

Ağız kuşağı: Armuz kaplamanın en üst sırası [bindirme kaplamanın da]

Alabanda: Bordanın iç kısmı veya dümenin 35° ye kadar basılması

Alabura: Altüst olma, teknenin ters çevrilmesi

Alama kürek: Hep birlikte kürek çekerken çekmeyi durdurmak için verilen komut

Alamatra: Karadeniz'de imal edilen balıkçı teknesi

Alarga: Açıkta demektir. [Alargada bekle, alarga dur][İtalyanca largo]alargaya çıkmak, [açığa çıkmak]

Alaya sancağı: İşaret sancakları ile donatılmaya, alay sancaklarının çekilmesi denir

Alberaber: Hep birlikte kürek çekmek için verilen komuta

Alesta: Hazır olmak, hazır olarak apikoda beklemek Alesta tramola [Tramola etmeye hazır ol]

Altabaşo: Bir yelkenin alt yakası, alt ve aşağı anlamında da kullanılır

Amora yakası: Dört köşe bir yelkenin alt ve ön tarafındaki yaka[Karula yakası]

Ana güverte: Geminin veya teknenin üzerinde yürünen en üstteki güvertesi

Ana omurga: Postaların bağlandığı, baştan kıça kadar uzanan ağaç / demir kısım

Anele: Hareketli demir halka

Anele bağı: Aneleye yapılan bir çeşit bağ

Apazlama: Kemere istikametinden gelen rüzgar [Yelken seyri]

Apiko: Demirin vira edilişinde deniz dibinden kurtulup dimdik durduğu vaziyet, veya dikkatli olarak beklemek

Ariya: Yelkenin, sancağın veya çubukların aşağıya indirilmesi[Ariya sancak, ariya kürek]

Arma: Sabit donanım [Direk çarmıhları, istralyalar]

Armuz: Güverte ve borda kaplama tahtalarının arasındaki çizgi[Armuz tutmak, armuz kaplama]

Askı mapası: Bir demir kaldırmak için bedenine konmuş olan mapa

Aşırtma praçera yelken: Kavançalı seren yelkeni

Aşoz: Kaplama tahtaları için omurga ve bodoslamalar açılan oyuklar

Avara: Gemi, bot veya teknenin yanaşık olduğu yerden ayrılması[Avara etmek]

Aybocu: Zincirin ırgat çalıştırılarak aşağı alınması, indirilmesi

Ayı bacağı: Yelkenlerin farklı kontralarda açılması [Pupa seyir]

Aynalık: Kıç bodoslama üzerine konan ve dümen iğneciğinin üzerine konduğu tahta levha [Ayna kıçlı tekneler]

Aynalık tahtası: Bir teknede kıç taraftaki havuzda otururken arkaya dayanmak için konulmuş olan tahta levha

Baba: Halat volta etmek için ağaç veya :-):-):-):-)lden yapılmış silindirik biçimde güverte veya rıhtıma bağlanmış bir eleman

Babafingo: Yelkenli bir teknede eğer direk üç kısımdan ibaret ise; en üstteki parça. [İtalyanca: pappafico][Örnek: okul gemileri]

Badarna etmek: Bir halatın aşınmaması için üstünün halat veya koruyucu bir malzeme ile sarılması

Bakla: Zincirin bir halkası

Balon-usturmaça: Halattan, hasırdan veya sentetik malzemeden yapılmış, içi doldurulmuş veya şişirilmiş bir usturmaça çeşidi

Bandolet, bandra: Milliyeti gösteren sancak

Barbarişka: Tutulmakta olan bir halatın kaymaması için yapılan bir bağ çeşidi

Bastina: Palangalarda kullanılan bir nevi dilli makara[Karnıyarık bastika]

Baston: Ana cıvadranın üzerinde ileriye doğru uzatılmış çubuk

Baş: Bir teknenin ön ve ileri kısmı

Baş bodoslama: Omurganın baş tarafından teknenin başını meydana getirmek için yukarı istikamete doğru konulan ağaç parçası

Baş kasara: Genellikle gemilerdeki baş taraftaki yüksek kısım

Baş omuzluk: Kemere ile baş bodoslama arasındaki yuvarlak kısım

Baş parima: Bir botun baş üzerindeki analeye bağlanmış kısa halatı

Başlı: Baş tarafın kıça nazaran daha batık olması

Baştankara etmek: Tekneyi bir sahile beya kumsala baş taraftan oturtmak veya yanaştırmak

Başüstü: Bir botun baş tarafında oturabilecek ve ayakta durulabilecek platform

Bermuda arma: Uzun bir direk üzerine yelken açmak için düşünülmüş arma tipi[Marconi arma] Bu tip armada yelken sereni yok ancak bumbası vardır.

Bindirme kaplama: Armuz kaplamanın birbiri üzerine konularak yapılma şekli [Bama tiriz]

Bita: Madeni babaların bir tanesine, halat ve zincirlerin volta edilmesi için kullanılan silindirik madeni eleman

Bocurum: Yelkenli teknelerde kıç bodoslama / kıç aynalık üzerinde bulunan direğe çekilen yelken

Borda: Su kesiminden yukarıda kalan kısım

Borda feneri: Sancakta yeşil, iskelede kırmızı olarak yakılan 112,5 açılı fener

Borda iskelesi: Bir tekneye girip çıkmak için inip kalkabilen ve içeriye alabura olabilen bir merdiven tipi [Pasarella]

Bosa/bosa tutmak: Bir halat veya zincirin bedeni üzerine bosa tutarak abramak

Boş alamak: Gevşek bir halatı germek için fazlasını çekmek

Boş vermek: Halatı kaçırmak

Branda: Eskiden yelken yapılan bir cins kumaş yada kumaştan yapılan ve gemicilerin hamak olarak kullandıkları yatak.

Bumba: Yan yelkenlerin alt yakalarını germek için kullanılan bir cins seren.Yük gemilerinde yük aktarmak için ucuna palanga takılan seren

Burgata: Halat ve zincir ebadını ölçmek için kullanılan bir ölçü

Bükün: Halatın veya bir yomanın sağa veya sola doğru kollarının bükülmesi
Camadan: Camadan vurmak. Yelken alanının küçültülmesi

Camadan bağı: Bu küçültmeyi yapmada kullanılan bir bağ çeşidi

Camadan kalçeaları: Bu bağı yapmak için yelken üzerinde sıralanmış ve yelkenin her iki yüzünde bulunan bağcıklar.

Cankurtaran simidi: Denize düşenleri kurtarmak için çok hafif ve yüzer maddeden yapılmış, yuvarlak simit biçiminde ve bir salvoya bağlı aygıt.

Ceviz: Halatların ucuna tutabilmek için veya süs olarak yapılan bir cins düğüm şeklindeki işleme

Cıvadra: Teknenin baş tarafında dışarıya doğru eğik olarak uzanan sabit seren, genellikle yelkenli teknelerde flokları açmak için kullanılır.

Cunda: Uç demektir. Direk cundası, seren cundası, bumba cundası. Cunda yakası: yelkenin seren yakalarına gelen uçlarına denir.

Çalım: Geminin baş ile kıçı arasında inik meyil veya kıç tarafta su kesiminin altındaki dar kesim.

Çamçak: Teknede biriken suyu toplamak için tahtadan yapılmış bir cins kepçe

Çarmık: Direklerin her iki bordasına bağlanabilmesi için gerilmiş tel halatlar.

Çene: Omurga ile bodoslamamın birleştiği köşe

Çıma: Halat, elincesi veya yomaların uç kısmı

Çımariva: Personelin tekne boyunca yan yana selamlama için dizilmesi

Çipo: Özellikle admiralti demirinde bedenin üst kısmından anelesinin altında geçen kollara dik olarak bağlanmış hareketli veya sabit ağaç veya :-):-):-):-)l kollar.

Çördek yakası: Seren yakalarının geriye bakan kısımları, üç köşe yelkenlerdeki en üstteki pik yakası

Çubuk: Ana direklerin üzerine konulan ekleme direkler

Dabılbatım: Gemilerin karinası yırtıldığında teknenin su almaması için postaların iç tarafına ikinci bir kaplama konur ki, bu iki kaplama arasındaki double-bottom denir. Bu bölüm safra ve yakıt deposu olarak da kullanılır. Deniz demiri denizde ve rüzgarda hareketsiz kalan teknenin dalgalar borda vermemesi için baştan veya kıçtan denize attıkları koni şeklindeki branda torba.

Dese etmek: Halatın veya zincirin iyice gerilmesi

Dingi: Bir çifte kürekle kullanılan patalya

Direk fistanı: Direğin güverteye girdiği veya etrafına çevrilen kuşak

Doblin: Bir halatın iki çıması arasındaki sarkık kısım

Doblin almak: [Vermek, Tutmak] Bir halatın iki çımasının gemide kalmak üzere bordadaki veya sahildeki bir babaya iki, üç kez sarılması

Döküntü: Deniz yüzeyine yakın kayalık kümeler

Döşekli: Altı düz olan tekne

Dirisa etmek: Yön değiştirmek, rüzgarın dirisa etmesi, bumbayı dirisa etmek

Dümen: Gemiyi istenilen yöne çevirmek için saç veya tahtadan yapılmış olup kıç tarafa monte edilen yelpaze şeklindeki bir parça

Dümen başlığı: Yeke evini kuşatmak - kuvvetlendirmek için dümen şaftının etrafına geçirilen maden başlık [=dümen tası]

Dümen bodoslaması: Kıç bodoslama

Dümen boğazı: Dümen yelpazesinden yukarıda kalan kısım

Dümen dolabı: Dümen yekesine bağlı mekanizmasını çevirebilmek için yapılmış olan aygıt.

Dümen donanımı: Dümen yekesi ile dümen dolabı arasında kalan tel halat mekanizma, uskurlu şaft ve kolar ile bunların geçtikleri makaralı sistemin tümüne verilen isim

Dümen yelpazesi: Dümenin esas ana parçası

Dümen zaviyesi: Dümen yelpaze sathının omurga ile yapmış olduğu açı

Dümenci pusulası: Dümen dolabının hemen önüne konulmuş olan mıknatıslı pusula

Dümentası: Yekenin dümene bağlandığı en üst kısım
Eğlenmek: Bir teknenin stop ederek veya çok ağır yol ile gideceği yere varması

Edonanımı: Mekanik olan ırgat gibi aygıtların el ile çalışabilmesi için yapılmış olan donanım

El dümeni: Kol gücü ile bir taraftan diğer tarafa basılan dümen

El incesi: Bir tekneden diğerine veya sahile atılan ucunda kurşun bir ağırlığın ceviz ile kaplı olduğu ve sonuçta bir halatın bağlanarak gönderildiği, parekete savlosu gibi incecik bir halat

El iskandili: Elektrikli iskandil olmayan teknelerde,derinlik ölçmek için çımasına 5 kg lık bir kurşun asılmış ve üzerine kulaç taksimatı yapılmış olan savlo

Faça etmek: Seren yelkenlerin bir taraftan prasya olduğu halde kapatılması

Façuna etmek: Badarnanın tel veya mürnel ile sıkı sıkıya bağlanmasıdır.

Falaka: İki matafora cundaları arasında bulunup can halatlarının bağlandığı tel halat.

Farş tahtaları: Ağaç bir teknenin sintine üzerindeki aralıklı tahtaları

Filika: Savaş gemilerindeki kürekli veya yelkenli tekneler

Fırdöndü: Zincirin gamba almaması için aralara konan bir eksene bağlı olarak dönen iki yarım bakladan oluşan kilit

Firengi: Güvertedeki suyun denize akıtılabilmesi için yalı kütükleri üzerinden bordaya açılan oluklu delikler

Flador: Çarmıhların gerilmesi için kullanılan sistem

Flama: Üç köşeli sancak

Flasa: Halatı meydana getiren incecik ipler

Flok: Baş taraf çekilen üç köşe yelken

Fora etmek: Bir yere bağlanmış olan halatın oradan çıkartılması [Sivil denizcilikte: MOLA]

Frişka: Bütün yelkenleri camadan vurmaksızın kullanılabilecek derecedeki sert rüzgar

Fundo (funda): Demirlemek için verilen komut

Gabya: Ana direk ile babafingo çubuğu arasındaki çubuk veya yelken

Gaga: Demirin iki ucundaki tırnakların en uç kısmı

Gamba alamak: Halatın veya zincirin kendi etrafında dönmesi veya burulması

Genova: Flok yerine çekilen çok daha büyük flok

Gerdel: Gemi ve teknelerde kullanılan tahta kova

Giz: Kıç direkteki kısa seren

Gomina mil: uzunluğun 1/10 = 185 metre

Gönder: İnce düz ve uzunca olarak çekilmiş çubuklar. [Sancak gönderi, filika kanca gönderi, cıvadra gönderi]

Göz demiri: Bir gemide kullanılan ana demirler

Gradin yakası: Bir yelkenin yan kenarları

Grandi direği: Birden fazla direkli gemilerdeki en yüksek direk

Gulet: Brig'ten küçük iki direkli hafif armalı pruvası kabasorta armalı, praçılaya benzer uskuna

Gurcata: Bir direk üzerinde çanaklık kurmak için mauna kolları üzerine omurgaya aykırı olarak yerleştirilen kollar. Yelken teknelerinde direkten inen istrelyaları açmak için kullanılan kollar.

Güverte: Gemilerde ve teknelerde baştan kıça kadar döşenmiş tahta veya madeni platform döşeme

Güverte kaplaması: Güvertenin kaplanması için kullanılan malzeme

Güverte hattı: Güvertenin bordadaki izdüşümü
Halat: Bitkisel sentetik veya çelikten yapılmış ve bükümlenerek çeşitli kollarda birbirlerine sarılmış, bükülmeye ve çekmeye uygun urgan

Halat bosa: Demir atıldıktan sonra demirin ağırlığını ırgat üzerinden almak için çımaları güvertedeki mapalar bağlı diğer uçlarında ceviz bulunan kısa halatlar.

Hamla: Kürek çekilirken küreğin bir periyot içindeki mesafesi [Hamle]

Hamlacı: Kürekli teknelerde serdümene en yakın kürekçi

Havuzluk: Yelkenli veya kürekli bir teknede kıç tarafta topluca oturulacak yer.

Hırça mapası: Zincirin zincirlikteki çımasının omurgaya bağlandığı kilit

Hisa etmek: Bir şeyi yukarı kaldırmak. [Hisa sancak, hisa kürek]

Irgat: Demir almada, halatları dolayıp gemiyi yanaştırmada veya karaya çekmede kullanılan, hidrolik, elektrikli, istimli veya insan kuvvetiyle çalıştırılan yatay veya dikey mekanizma [Yatay ve manivela kuvvetiyle çalıştırılanlar = bocurgat]

Iskaça: Direk ve cıvadraların alt başların alt başlarındaki topukların yerine oturması için açılmış olan yuva

Iskanca: Değiştirmek [nöbet, vardiya, kürek]

Iskarmoz: Kürekli teknelerde küreğin bağlanması veya oturması için ay veya çelik şeklindeki lumbar ıskarmoz denilen aygıtlar

Iskota: Yelkenlerin iskota yakalarını kullanmak, yelkeni rüzgar ile doldurmak için halat - palanga donanımı

Iskota yakası: Kabasorta yelkenlerde alt yakalar; randa, pik veya floklarda alt geri köşe

İç omurga: Postaları [bir ahşap teknede] omurgaya daha sıkı bağlamak için baştan kıça kadar uzanan ikinci bir omurga

İğnecik: Dümenin kıç bodoslamaya bağlanabilmesi için, erkek ve dişi olarak konmuş olan menteşe

İskandil: Denizin derinliğini ölçmek

İskandil: Kurşunu İskandil salvolarının bağlandığı ağır kurşun - ağırlık

İskandil salvosu: İskandil kurşunlarının bağlandığı işaretli salvo

İskarça: Bir liman veya koy içindeki kalabalık tekne gurubu, karışık olarak demirlemiş olan tekneler topluluğu

İskele: Teknenin sol yarısı veya gemiye girip çıkmak için kullanılan sürme veya inip kalkan merdiven

İskele tavası: İskelelerin alt ve üstünde girip çıkmada ilk basılan platform

İspavlo: Katrasız kendirden yapılmış iki kollu sicim [kırnap]

İstinga: Yelkenleri toplamak için kullanılan selviçe [Hareketli donanım]

İstinga etmek: Yelkenleri toplamak

İstralya: Direk ve çubukların cundalarında baş ve kıça doğru inen sabit arma, veya teknelerin postalarını baştan kıça kadar birbirlerine bağlayan kuşak

İşkampavya: Harp gemilerinde personel taşımakta kullanılan motorlu büyük filika
Kabasorta arma: Serenleri direklere dik ve kemere istikametinde olan dört köþe yelkenli arma

Kalastra: Kuntra güvertelerin üzerine alýnan filikalarýn oturtulduklarý aðaç veya :-):-):-):-)l kürsü

Kaloma: Demir üzerinde bulunan teknelerin denizde bulunan zincir mesafesi. Boþluk ve rahatlýk, tolerans, ölçülü

Kaloma etmek: Zincir gerektiðinde daha fazla salmak, [Kaloma vermek]

Kana rakamlarý: Gemilerin çektikleri su derinliðini göstermek için baþ ve kýç dikmeler hizasýna sancak ve iskele taraflara desimetre veya feet cinsinden çizilmiþ rakamlar. [Romen ve italik]

Kandilisa: Yelkenleri yukarý kaldýrmak için kullanýlan halat.Trinket ve maestra serenlerinin kandilisasý : ÝstriseGabya serenlerin kandilisasýna : MantiFlok ve randa yan yelkenlerin kandilisasýna: Çördek /Mandar denir.

Kapele muþamba: Pusla, dümen dolabý, kaporta, vinç gibi kýsýmlarýn yaðmur ve güneþten korunmasý için yelken brandasýndan yapýlmýþ kýlýflarýn geçirilmesi için verilen emir.

Kaplama: Postalarýn üzerine boyuna kaplanan saç veya tahtalar.

Kaporta: Gemi veya tekne içindeki kapýlara ve güverteden aþaðý iniþ ve çýkýþ merdivenlerinin üzerindeki kapalý yerlere denir.

Karanfil: Pruva ve grandi direði cundalarý arasýndaki tel halat

Karavele kaplama: Ýçi kutrani dýþý armuz kaplama olan bir kaplama þekli.

Karina: Bir teknenin su altýnda kalan ýslak kýsmý (dýþ kýsm&yacute.

Karula yakasý: Bir yan yelkenin direðe yakýn alt yakasý (köþesi).

Kasa: Halatlarýn çýmalarýna açýlmayacak þekilde yuvarlak þekilde yapýlan ve dikiþle emniyete alýnan yuvarlak büyük halkalar.

Kasara: Teknelerin baþ orta ve kýç kýsýmlarýnda güverteden daha yüksek olan güvertelere veya kýsýmlara denir.

Kastanyola: Demir zinciri akarken durdurabilmek için ýrgat etrafýna konan demir veya çelik þerit çember (bir çeþit fren balatas&yacute.

Kavanca: Herhangi bir þeyi bir taraftan diðer tarafa geçirmek veya aþýrmak ya da bir yerden diðer bir yere aktarmak.

Kemere: Güvertenin döþenebilmesi için posta uçlarýný birleþtiren enine (omurgaya dik) konan kýsýmlardýr. (yarým olanýna ÖKSÜZ KEMERE denir).

Kerte: Bir dairenin 32'de biridir. (11 derece 15 dakika).

Kerteriz: Herhangi bir maddenin bir tekneden olan yönünü mýknatýslý veya cayro pusla ile tayin etmek veya ölçmek.

Kerye: Ýki haltý birleþtirmek için veya halatýn çýmasýna geçici kasa yapmak için [sadece madeni halatta] kullanýlan cývatalý mengene

Kýble: Güney

Kýç: Teknenin geri tarafý

Kýç bodoslama: Omurgadan kýç taraf kaldýrýlan dik kýsým [Aðaç veya maden]

Kýç gönderi: Kýç tarafta sancak çekilmesi için dikilmiþ olan gönder.

Kilit: 12,5/15 kulaç zincir uzunluðu veya iki kilit zinciri birbirine baðlayan bir tarafý deðirmi diðer tarafý harbili bir cins zincir baklasý.

Kinistin valfý: Gerektiðinde bir tekneye denizden su almak için su kesiminden aþaðýya konmuþ ve gerektiðinde uzaktan açýlýp kapatýlabilecek valf.

Koç boynuzu: Baþ ve kýç omuzluklar ile mataforalarýn üzerinde bulunan ve halat volta etmek için kullanýlan boynuz þeklinde iki kulaklý madenler.

Kol: Flasalarýn bir tarafa bükülmesi sonucu halatta elde edilen elemanlar. Flasa gibi bütün halat boyundadýrlar.

Koltuk: Bir teknenin aborda olduðu yere sýkýlmasý için baþ ve kýç omuzluklardan verdiði halat.

Kontra mizana direði: Mizana direðinin gerisindeki direk

Kontra omurga: Ana omurganýn aþýnmamasý için altýna konan þerit halindeki parça.

Kontra tavlon güverte: Eski harp gemilerine ait bir güverte katý

Kontrata mizana direði: Kontra mizanadan sonraki kýç direk

Körkapak: Lumbuzlarý içerden kapayan demir kapak

Kuntra: Ýskota yakasýna baðlanan iki inceden birisi iskota olarak kullanýldýðýnda diðeri kuntra olur. Kontra kontr kelimesinden gelme olup, karþý-zýt-yedek anlamýnda kullanýlýr.Kuntra omurga, bodoslama-grandi-güverte gibi Kuntra flok-kuntra mizana ve benzeri.

Kurt aðazý: Ýçinde halat geçmesi için güverte üzerinde baþ ve kýç omuzluklarýna monte edilen demir yastýklar.

Kutrani kaplama: Ahþap diagonal (çapraz) kaplama

Küpeþte: Güverte üstündeki borda kaplamasý.

Kürek lumbarý: Askeri filikalarda iskarmoz yerine küreklerin oturtulduklarý oyuk yerler (küpeþtede takazlýk tahtasýnda)

Laçka: Boşver, boşalt, boşalmış gevşemiş anlamında.

Lale halatı: Dümenlerin denizli havalarda düşüp kaybolmaması için dümen yelpazesinden geçip teknenin kıçına bağlanan bir ince savlo.

Larmo: Flokların açıldığı istralya. (Bazen flok larmosu da denilir).

Lava etmek: Boş al ve ger anlamında bir emir. (Boşunu al)

Lavra deliği: Bir teknenin içindeki suyu askıya alıp boşaltmak için açılmış delik. (Genellikle kıç tarafta havuzluğun altındaki kruzlu yerde).

Lif: Nebati halatın yapıldığı malzemenin en ince parçası

Liga camadan: Yelkeni küçült, camadana vur demektir.

Limbo: Bir şeyin bir taraftan diğer tarfa aktarılması. (Marmara etmek sadece sıvı içindir.)

Livar: Balıkçı teknesinde balıkların taze kalması için alt tarafı denizle ilgili tahta havuz.

Loça: Demir zincirinin akması için açılmış deliklere geçirilmiş madeni oluk.

Lokma: Zincirin baklalarının ortasına takviye için konmuş parça.

Lumbara ağızı: Gemilere girip çıkılan bordada açılan dört köşe kapak.

Lumbuz: Gemideki pencerelere verilen isim.
Manika: Bir teknenin alt kısımlarına güverteden aşağıya doğru havalandırma için konulan geniş boru.

Mapa: Sabit halka

Martin demiri: Çipo ve kolları aynı düzeyde ve kolları da beden etrafında dönebilen bir sistemdeki demirdir.

Mastalya: Tahta leğen.

Mastori postası: Bir teknedeki en geniş posta.

Matafora: Teknelerde veya sahilde filika veya botların asılabilmesi için uçlarında palanga bulunan aygıt.

Matafyon: Yelken ve tentelerin delik açıldığında yırtılmaması için delik etrafının takviye edildiği alüminyum veya halat yassı halka.

Mayna etmek: Aşağı indirmek (ağır ağır).

Meme: Demir kollarının demir bedenine birleştiği noktanın alt kısmı.

Mezestre: Yarıya kadar indirmek.

Mil (deniz mili): Denizdeki uzunluk ölçüsü.Ekvatorda 1 derece = 60 deniz miline denk gelir. (1 deniz mili = 6080 feet = 1852 mt )

Mizana direği: 3 direkli bir yelkenli gemide en kıçtaki direktir.

Mevcet: Hamak sarılan incelere denir.

Neta: Muntazam, düzgün, tertipli veya emniyetli anlamına gelir.

Omurga: Bir teknenin postalarının üzerine oturtulup bağlandığı ve baştan kıça kadar devam ettiği ağaç/madeni parçalardır. Genellikle küçük teknelerde yekpare olur.

Omuzluk: Teknenin baş ve kıç tarafındaki 45 derecelik açı civarındaki istikamet.

Orsa: Yelkenleri elden geldiği kadar rüzgarın estiği tarafa yaklaştırarak seyretmek. (Orsasına seyir)

Orsa yakası: Bir yelkenin direk tarafındaki veya rüzgar üstü tarafındaki yakasıdır.

Orsa alabanda eğlenmek: Rüzgarı bordaya alarak, yelkenleri birbirinin aksine alıp tekneyi yolundan alıkoyup vakit geçirmektir.

Orsa alabanda tramola: Teknenin başını rüzgara alıp bir kuntradan diğer kuntraya geçmektir.

Orsa halinde: Bir teknenin mümkün olduğu kadar rüzgarın estiği cihete yakın seyredişi.

Orsa pupa çemberi: Bumbanın cundasına yakın ve iki tarafında da mapa bulunan madeni çember.

Orsada kazanmak: Bir teknenin orsa seyrinde az düşme yapıp istediği tarafa gidişte kazanması.

Orsaya kaçmak: Bir yelkenli teknenin devamlı olarak baş tutamayıp rüzgar üstüne kaçmasıdır.

Öksüz kemere: Kemerenin ortadan kesilmiş olarka yanda kalan kısımları.

Palamar: Gemilerin rıhtıma veya iskeleye bağlanmasında halattan daha kalın yomalara verilen isim.

Palanga: Bir halat ve anaz iki makaradan oluşan kaldırma mekanizması

Palavra güverte: Eskiden harp gemilerinde topların bulunduğu güverte

Patalya: 1-3 çifteye kadar kürekli ahşap teknelere harp gemilerinde verilen isim.

Patrisa: Çubukların bağlanması için cundalarından aşağı ve geriye doğru inen ve tekneye bağlanan sabit arma

Pik: Giz veya serenlerin üzerine açılmış üç köşe yelken.

Pik yakası: Bir yan yelkeninin üst ve köşedeki yakasıdır.

Piyan: Bir halatın çımasının açılıp dağılmaması için çomasına ıspavlo veya gırcıla ile yapılan bir çeşit düğüm şekli.

Portuç: Alet edevat veya boya gibi sair şeylerin saklanması için kullanılan dolap veya kamara gibi yerler.

Posta: Üzerine kaplama tahtalarının [veya saçların] tespit edildiği ağaç veya maden eğriler [kaburga]

Pruva: Bir teknenin ön tarafından ileri istikameti.

Pruva direği: Birden çok direkli teknede baş taraftaki ilk direk.

Puntel: Güvertenin kuvvetlendirilmesi için alttan dikine konan destek veya güverte üzerindeki vardevelaların tutmak için güverteye dik olarak konulan demir çubuklar.

Pusla: Rota istikametlerini gösteren, kerteriz alıp mevki konmasına yardım eden mıknatıslı veya cayro devvaresi ile çalışan seyir aletidir.

Pusla kartı: Pusla ibrelerinin üzerine oturtulmuş derece veya kerte taksimatı bulunan daire şeklinde bir karttır.

Pusla mihveri ekseni: Pusla kartının merkezinin oturduğu ucu sivri bir iğnedir.

Pusla tası: Mıknatıslı pusulalarda pirinç veya bakırdan yapılmış (manyetik etkisi olmaması için) yarım küre biçiminde içi boş bir tastır.

Puta: Koymak, donatmak (puta kürek).

Radansa: Halatların çımalarında kasa yapmakta kullanılan madeni halka biçimindeki malzeme

Randa yelkeni: Yelkenli bir teknede en geriye açılan yan yelkeni.

Roda: Kullanılmamış, açılmamış nebati halat sargısı.

Rota: Geminin üzerinde gittiği çizgi.

Ruba etmek: Yelkenle rüzgarı başa alarak tekneyi geriletmek

Rüşvet güverte: Yolcu gemilerinde filikaların üzerine oturtulduğu kalastraların bulunduğu güverte.

Rüzgar altı: Rüzgarın estiği yönün aksi.

Rüzgar yakası: Bir yelkende rüzgarın estiği taraftaki yaka.

Rüzgarüstü: Rüzgarın estiği yön.
Safra: Bir teknede denge sağlanması için sintinesine konan ağırlık.

Sağanak: Rüzgarın eserken birdenbire şiddetli esmesi.

Salma: Bir teknenin rüzgara veya akıntıya bağlı olarak dönmesi

Salma omurga: Yelkenli bir teknede içerden indirilip kaldırılan madeni veya ağaç levha.

Salpa: Demirin deniz dibinden kurtulması, ağırlığını zincire binmesi.

Sancak: Bayrak veya teknenin sağ yarısı, sağ tarafı

Sancak alabanda: Dümenin sancak tarafa doğru en çok basılabilmesi için verilen emir.

Sancak gönderi: Kıç tarafa güverteden sancak çekmek için dikilmiş gönder.

Saravele: Yelkenin sarılması için verilen komuta denir.

Savlo: Sancak çekmek için kullanılan 1,5 burgatalık ince halat

Selviçev: Yelkenli bir gemi armasındaki hareketli halatlar.

Seren: Direkler üzerinde yelken açmak için ve işaret çekmek için yatay olarak bağlanmış gönder.

Seren yakası: Yelkenlerin derene bağlı üst kısımları. (matafyon yakası).

Sığ su: Denizin (genellikle sahil kısmına yakın) herhangi bir kısmında teknelerin seyretmelerine uygun olmayacak şekilde az su bulunan pek derin olmayan yerlere denir.

Silyon feneri: Gece ve karanlıkta gemilerin seyir halindeyken pruva ve grandi direkleri cundalarında yaktıkları ufkun 20 kertelik bir sahasından berrak havada en az 5 milden görülebilen ve pruvadaki grandiye nazaran daha aşağıda olan fenerlerdir. (Beyaz renklidirler).

Sintine: Bir teknenin su altında kalan ıslak kısmının iç tarafıdır.

Sis işareti: Siste seyir halindeki gemilerin birbirlerine durumlarını belirtmek üzere düdükle verdikleri işaret.

Sis kampanası: Demirde veya şamandırada yatan gemilerin siste mevkilerini belirtmek için çaldıkları kampana

Siy: A Kürek çekerken tekneyi geriye itmek için verilen komut.

Soğra (sokra): Armuz kaplamada, kısa gelen kaplama tahtalarının uçlarının birleştiği yerdeki çizgi.

Suga etmek: Vira edip sıkıştırmak. (Suga kastanyola, suga cıvata vb).

Su hattı: Teknenin gövdesinde ıslak yüzeyle kuru yüzeyi arasında meydana gelen çizgi.

Sübye armalı: Direklerinde seren yelkenleri olmayıp sadece yan yelkenleri bulunan tekneler.

Sülyen: Yeni konan yada raspa edildikten sonra temizlenmiş olan çelik veya demir saçlar üzerine koruyucu bir astar olarak sürülen genellikle kırmızı renkteki boya

Sürme omurga: Salma omurga da denilebilir. [Ana omurga bedenine açılan bir yarıktan aşağı yukarı hareket ettirilebilen tahta veya madeni levha şeklindeki omurga olup yelkenli teknelerde yelkenle seyir anında devrilmemek veya rüzgar altına düşmemek için kullanılır].

Şapka: Direklerin üst uçlarına geçirilmiş yuvarlak tabla

Şeytan çarmıhı: İki halat arasına ağaç basamaklarla yapılan bordadan sarkıtılan merdiven.

Talvek hattı: Boğazlarda ortadan geçtiği varsayılan hat

Tarak gemisi: Limanları ve geçitleri derinleştirmek için kepçeli olarak yapılmış özel gemi

Tava: Borda iskelelerinin altında ve üstünde durulacak yer [İskele tavası]

Tavlon güverte: Çok güverteli gemilerin üsten itibaren aşağıya doğru beşinci güvertesi.Eski harp gemilerine ait bir güverte katı

Tayfa: Ticaret gemilerindeki gemiciler

Tente: Güverteyi yağmur ve güneşten korumak için güverte üzerine açılan branda veya başka bir malzememden yapılmış örtü

Tente omurgası: Tentenin orta kısmına ve altına konulan ağaç

Tersane: Gemi yapılan fabrika, aaagah veya sanayi merkezi

Tirenti: Bir halatın çekilen çıması

Tırnak: Demirin kollarının ucundaki tırnak şeklindeki kısım

Toka etmek: Bir şeyi yerine kadar kaldırmak [Sancak toka etmek, işaret toka]

Tramola: Yelkenle seyirde rüzgarın bir kontradan diğer kontraya önce pruvanın geçmesi ile yapılan dönüş.
Uçkurluk: Bir sancağın direk veya rüzgar üstü tarafındaki yakasındaki takviye edilmesi için geçirilen beyaz renkli şerit. Bu taraftaki yakaya uçkurluk yakası ve içinden geçirilen ve iki ucunda da kanca bulunan salvoya da uçkurluk salvosu denir.

Uskuna: Pruva direği kabasorta armalı, grandi direği sübye armalı iki direkli yelkenli tekne

Usturmaça: Bir birinin üzerine veya rıhtıma yanaşan teknelerin bordalarının göçmemesi veya boyalarının bozulmaması için araya koydukları ağaç,i lastik, plastik veya halatlardan yapılmış olan, balon, silindir biçimindeki yastık.

Varagele: İki nokta arasında gerilmiş olan kuvvetlice bir halat üzerinde hareket eden bir makaraya bağlı sepet veya iskemle donanımlı insan ve eşya taşımak için kullanılan donanım.

Vardavela: Teknelerin küpeştelerinde ve borda iskelelerinde personelin korunması için dikilmiş bulunan sabit veya yatar kalkar puntellerin üzerine yatay olarak geçirilmiş demir veya ağaç tiriz.

Vardavela punteli: Küpeştelere konmuş olan ağaç veya demir sabit veya yatıp kalkan punteller.

Varil: Mancana büyüklüğündeki madeni fıçı

Veledibarka: Fırtınalı havalarda pruva ana istrelyası üzerine açılan flok.

Veleistralye yelkeni: Pruva direğinden sonra gelen direk üzerine açılan yan yelkenin sereni

Velena: Direkler arasındaki istrelyalar üzerine açılan üçgen şeklindeki yelkenler.

Vento: Bumbaları ve mataforaları bir taraftan diğer tarafa dirisa edebilmek ve sabit tutabilmek için cundalarından alınan halatlar. Bu halatlar gerekirse palangalara da bağlanır.

Vinç: Gemiye yük alıp vermede kullanılan, ambar ağızlarına yakın olarak konmuş hidrolik - elektrik veya istimle açılan makineler.

Vira: Vidayı, cıvatayı, ırgat veya vinci çevirmek sarma yönünde verilen komut.

Viya: Gemiyi veya tekneyi istenilen rotaya döndükten sonra, istenilen yöne seyredilmesi için verilen komut.

Volta: Bir halatın babaya veya biteye bir kez dolaştırmak

Volta almak: Halatın veya demir zincirinin birbirine dolaşması.

Yaka: Yelkenlerin köşelerine ve yakalarına denir.

Yakamoz: Su içinde ışık biriktirebilen tekhücrelilerin total yansıma halinde ışıldaması

Yalpa: Teknenin sancaktan iskeleye, iskeleden sancağa dalgaların bordadan alınması ile sallanması

Yalpa omurgası: Teknelerin yalpalamasını azaltmak için karina kısmına baştan kıça doğru uzunan omurga biçimindeki çıkıntı.

Yan yelkenler: Yarım serenler ve gizler üzerine açılan yelkenler ile flok ve valenalar

Yarımoturak: Kürek çekerken ayak dayanılan ağaç puntal [yatay]

Yaslamak: Bir teknenin hareket kabiliyetini kaybederek, akıntı veya rüzgar etkisi ile bir rıhtıma veya başka bir tekne üzerine düşmesi

Yeke: Dümen başına takılıp dümenin istenilen tarafa basılması için kullanılan demir veya ağaçtan yapılmış kol.

Yelpaze: Dümenin su içindeki en geniş kısmı

Yoma: Genellikle kalın halatlara denir.

Yürya: Bir palanganın tirentisini veya bir halatın elle çekerken üzerine yatarka mola vermeksizin çekmek.

Zincir makinası: Zincirlik ile üst güverte arasında zincirin arasından geçtiği madeni boru.

Zincirlik: Teknelerin baş tarafında başaltında demir zincirlerinin muhafaza edildiği yer.

Zırh güverte: Eski zırhlı harp gemilerinde mermilerin delip geçmemesi için konan çelik güverte

Kaynak: Sahil Güvenlik K.lığı Kültür Yayınları

23 Nisan 2010 Cuma

Hangi İğne Hangi Balığa





Hangi Balığa Hangi İğne

KEFAL : Küçük Kefaller için 8 iğneli takım.Mustad’ın 8 Numara Çapraz Beyaz İnce İğnesi.
Ufak ve Ortaboy Kefaller için, 10 iğneli takım.Yine Mustad’ın 4 numara Kendal flatted nickel plated iğnesi.
Büyük Kefaller için ise, Tek iğneli Takım.

KARAGÖZ : Karagöz için 3 iğneli Takım Kullanıyoruz. 5 numara Sinek iğnesi bu balık için bence ideal iğnedir.

ÇUPRA : Çupra avında, tek iğnelide takım kullanabiliriz, 3 iğneli takımda kullanabiliriz.Kullanacağımız iğneler 2 veya 1 numara bronz iğne kullanabiliriz.İğnelerin Çapraz olmasına dikkat edilecektir.

LÜFER : Lüfer avlarımızda 1 numara kaşık veya hırsızlı iğne takımı yaparak avlarımızı yapabiliriz.Yem olarak Taze istavrit ve Zargana en makbulüdür.

TURNA : Turna avında kullanacağımız takım, çeşitli takımlar kullanabiliriz, kaşık olta, bunu fazla anlatmak gereği duymuyorum, 5 numara Armudi kaşık. zaten bu konuyu Turna avı yapan herkes biliyor.Ayrıca canlı yem kullanmakta da fayda var.

KIZILKANAT : Kızılkanat avında kullanacağımız takım, şamandıralı bir takım olmalıdır.İğnemiz ise WMC 9284 5-6 numara iğne kullanmanızı tavsiye ediyorum.

İSTAVRİT : İstavrit avında çeşitli takımlar kullanmamız mümkün.Hazır olarak satılan Çapariler ve Yemli oltalar.İstavrit avında kullanacağımız kanca 9 numara Siyah iğne olmalıdır.

İZMARİT : İzmarit avında ise, ben üç köstekli takım kullanıyordum.İğne ise 9 numara çapraz iğne.Bu kenardan yaptığım avlarda geçerli, Sandal’dan yapılan avlarda ise 7 numara çapraz iğne çapari şeklinde yapılarak, adet sayısı size kalmış, çapari olarak kullanılabilir, tüy ve ip seçimi tamamen size kalmış.

SAZAN : Sazan benim kategorime girdiğinden dolayı, size tek bir iğne diyorum.WMC 9284 2-3-4-5-6 numara Sarı iğne kullanın.Özellikle, hamur ve Mısır kullanıyorsanız İğne rengi Sarı olmalı, eğer ki Solucan kullanıyorsanız metal renkli olan tercihimdir.Hepinize şiddetle tavsiye ederim.


Alıntıdır

BALIK


SAĞLIK İÇİN BALIK
Balıkta şeker,karbonhidrat yok denecek kadar azdır.Protein açısından ise son derece zengindir.Bu özellikleriz nedeniyle son derece sağlık lı bir yiyecektir.Yüz gram yağlı balık yakla şık 22 gram, yağsız balık ise 10 gram protein içerir.Balık aynı zamanda proteininden en çok faydalanı lan be sin türüdür.Insan vücudu bu proteinin %93'ün den faydalanır.Bu oran kırmızı etlerde ve diğer be yaz et lerde çok düşüktür.Balık az karbonhidrat içermesi nin yanısıra madensel tuzlar ve mineraller açısın dan son derece zengindir, bol miktarda fosfor, kalsi yum, iyot ve flor içerir.Balık eti A,B1,B2 ve D vitaminleri açısındanda zengindir.

SIYAH ETLI-BEYAZ ETLI BALıKLAR:
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz,her geçen gün artan çevre kirliliğine rağmen balık çeşitle ri açısından son derece zengin bir ülkedir.Deniz ba lıkları siyah etli-beyaz etli,yerli ve göçme olarak sı nıflara ayrılırlar.Beyaz etli balıkların sindirimi siyah etlilere nazaran daha kolaydır.Jelatin içerdiklerinden haşlamaya elverişlidirler.Tavası, ızgarası, yağlı ol dukları mevsimlerde de ızgarası yapılır.Bunlara ör nek olarak barbunya, tekir, levrek, kefal, lüfer,kal kan, mercan, çipura, dil, pisi ve kırlangıçı gösterebili riz.Torik,palamut,uskumru,kolyos,kılıç,hamsi,sa r dalya,gümüş gibi balıklarda siyah etli balıklar sınıfı na girerler.Bu balıklar beyaz etlilere nazaran daha yağlıdırlar ve daha az jelatin içerirler.Bu nedenle haş lamaya uygun değillerdir ve hazımları daha zordur.

BARBUNYA
denizlerimizin bu tatlı balığı genellikle ege ve akdenizde bulunur. Yeni bir balık türü olan barbunya sıcak ve ılık denizlerin kıyıya yakın olan kumlu ve çamurlu deniz diplerinde, az olmakla berebar kayalık yerlerde yaşar. Genelde 17 ila 20 cm arasında olup nadiren 40 cm ye kadar çıkar. Kaya barbunyası, kum barbunyası, ot barbunyası ve paşa barbunyası diye dört çeşiti vardır. Bunların içinde en makbulu kaya barbunyasıdır. Sırtı kırmızı ve karın kısmı beyaz olan kaya barbununun sırtında hiç gri leke bulunmaz. Kum ve ot barbunyasında ise sırt gri ile kırmızı renklerin karmaşası halindedir. Paşa barbununun her iki yanında çeneden kuyruğa doğru sarı bir şerit bulunur. Tekir ile çok karıştırılan bu balığın en lezzetli zamanı temmuz ve ekim ayları arasıdır. Bu süre zarfında tavası, ızgarası ve kağıtta kebabı çok güzel olur. Tekirden en büyük farklılığı kafasının daha uzun oluşudur. Tekirin kafası küttür ve çene altında iki sakalı bulunur.

TEKİR
Barbunyaya çok benzeyen be yakın akrabası olan bu balık bütün denizlerimizde avlanır.
Karadeniz ve marmarada avlanılanlar 6 ila 10 cm arasındaır. Ege ve akdenizde ise boyları barmunyayı yakalar. Çene altı bıyıklarının uzunluğu, küt kafası ve birinci sırt yüzgecindeki sarı-siyah benekleri ile barbunyadan ayrılır. Dört mevsim yenebilecek bu balığın en lezzetli zamanı, aynen barbunyada olduğu gibi temmuz-ekim ayları arasıdır. Tavası ve kağıt kebabı çok güzel olur.

ÇIPURA
Egenin meşhur yerli balığı olan ve küçük sürüler halinde gezen çipura son yıllarda çiftliklerde de üretilmeye başlanmıştır. Çipura elips biçiminde yassı vücudu, beyaz karnı, koyu gri sırtı ve pembemsi yanakları ile tanınır. Atlas okyanusu, kuzeybatı karadeniz, ege ve akdenizde bulunur. Bir zamanlar marmara denizinde de yakalanan ve alyanak adı ile tanınınan bu balığın malesef nesli tükenmiş durumdadır. Genelde 20 ile 35 cm arasındadır. Ancak 6-7 kg ' ya varanlarına da rastlanmıştır. Her mevsimde zevkle yenebilen bu balığın ızgarası, buğlaması, çorbası, fırnını çok güzel olur. Izgara için ideal büyüklük 250 ila 350 gramdır. Daha büyüklerinin fırında pişirilmesi tercih edilmelidir. Buğlama ve çorba için her boyu kullanılabilir. Tadı nefis olan bu balığı katkısız, yani ızgara veya fırında yenmesi tercih edilmelidir. Isparaz ve lidaki bu türün küçük çeşitleridir.

KARAGÖZ
Çipuranın yakın akrabası olan karagöz elips şeklinde, yassı, gümüşi pulları olan yerli bir balıktır. Baltabaş, sivri gaga, sagos ve mırmır gibi çeşitleri vardır. Ortalama 20-25 cm en 50 cm boyunda olur. Yazın taşlık ve yosunluk, midyesi bol yerlerde yaşar. Kışın derin sulara çekilir. Her mevsimde yenebilen bu balık, özellikle mayıs-temmuz ayları haricinde daha yağlı ve lezzetlidir. Aynen çupura gibi ızgarası, buğlaması, fırnını ve çorbası çok güzel olur. Bir kg ve daha büyüklerinin fırını tercih edilmelidir.

DİL BALIĞI
Dil balığı da yerli balıklarımızdan olup ege ve akdenizde bolca yakalanır. Her mevsimde yenebilir. En lezzetli zamanı kasım ile şubat ayları arasıdır. Tavası çok güzel olur. Irilerinden fileto çıkarılıp şiş veya salçalı fileto yapılabilir.

HAMSİ
1988 yılında 310 bin ton ile toplam balık avcılığımızın yaklaşık üçte ikisini meydana getirmektedir. Gözlerinin gerisine kayan ağzı ile yivrilmiş burnu ile yakın akrabası sardalyadan kolaylıkla ayrılır. Gümüş balığıda hamsinin akrabasıdır. Boyu ortalama 12 cm olup azami 18-20 cm ye kadar büyürler ve çok büyük sürüler halinde gezerler. Karadeniz hamsisi azak ve karadeniz olmak üzere ikiye ayrılır. Azak hamsisinin burnu daha küttür. Azak denizinde üreyip kışlamak üzere güneye, bizim orta ve doğru karadeniz bölgesine inerler; nisan sonunda da kuzeye göç ederler. Karadeniz hamsisi ise kuzeybatı karadenizde ürer, kışlamak üzere kasımdan şubata kadar trakya kıyılarına ve marmaraya göç eder. Nisan ayında da yumurtlamak üzere karadenize çıkar. Ayrıca marmara hamsisi denilen yalnız marmarada çıkan daha küçük ve göç etmeyen bir hamsi türüde vardır. Aynı tür kuzey egede de bulunur. Bu hamsinin sırt rengi daha açıktır. Hamsi özellikle karadeniz yöremizin temel gıdası, temel protein kaynağıdır. Fiyatının ucuz olması nedeniyle çok geniş kitle tarafından tüketilir. Hamsinin hemen her türlü yemeği yapılır. Izgara, fırın, kağıt kebabı, buğlama, plaki, yahni gibi. Siyah etli bir balık olamasına rağmen buğlamaya son derece uygundur. Yaz aylarında yağsız olduğu için ızgara yerine tava veya buğlaması tercih edilmelidir. Kış aylarında yakalanan hamsi tuzlanıp saklanır. Buna ançovi tabir edilir. Ayrıca balık yağı ve balık unu üretiminde de kullanılmaktadır.

SARDALYA
hamsinin yakın akrabası sardalya sürüler halinde yaşar ve kıyılar boyunca göç eder. Hamsi gibi ticari değeri çok yüksek bir balıktır. 1988 yılında 90 bin ton ile hemen hamsiden sonra yer alır. Kurutularak, tuzlanarak hatta balık yağı ve balık unu elde etmekte kullanılır. Sardalya adı konserve işleminden dolayı konserve ile özleşleşmiştir. Hatta ringa konservesine de aynı ad verilir. Sardalya akdenizde 15-20 cm dolaylarındadır. Okyanusda ise 30 cm kadar büyürler. Hamsi karadeniz için ne ise sardalya da portekiz, ispanyanın atlas okyanusu kıyıları, sicilya ve malta için aynı şeydir. Bu ülkelerde bir çok yemek sardalya üzerine kurulmuştur. Ülkemizde kuzey egede bolca yakalanan sardalyanın en lezzetli mevsimi temmuz-ekim aylarıdır. Bu sürede çeşitli ızgaraları, fırnını ve kağıt kebabı, buğlaması ve plakisi yapılabilir. Kasım-haziran arasında ise ancak plaki ve buğlaması yapılabilirse de bir önceki döneminki kadar lezzetli olmaz. Sardalyanın küçüğüne papalina tabir edilir; ayıklamadan yemeği yapılır. Tirsi ise sardalya azmanıdır. Kıl tarzında çok kılçığı vardır ve sardalya kadar lezzetli değildir.

USKUMRU
kolyosa çok benzeyen ve sürüler halinde dolaşan göçmen bir balıktır. Denizlerimizde 30 cm civarında olan uskumru kuzey denizinde 50 cm ye kadar büyür. Yaz aylarını karadenizde geçiren uskumru eylül ve ekim aylarında marmaraya iner ve kışı burada geçirip yumurtlar. Mart ila haziran aylarında da karadenize döner. Uskumru büyüklüğüne göre üç değişik ad ile adlandırılır. En küçüğü kalinaryadır. 20-25 cm civarında ve yağlı olanları uskumru, dönüş uskumrusu ise çiroz olarak adlandırılır. Yazın yakalananlara ise lipari denir. En lezzetli olduğu dönem eylül ayından yumurtlamaya başladığı ocak ayı sonuna kadardır. Bu süre içinde ızgarası, kağıt kebabı, dolması, köftesi ve tuzlması çok güzel olur. Bu mevsimlerde yağlı olduğundan tavası tavsiye edilmez. Şubattan itibaren yağını kaybetmeye başladığından tavası yapılabilir. Yazın yakalananlar ise plaki ve tava için uygundur. Ilkbaharda karadenize dönüş yapan çirozlar kurutulur. Esas adı çiroz kurusu olan bu kurulmuştur balığa geçen zaman içinde ismi kısaltılarak yalnızca çiroz denmeye başlanmıştır. Uskumrunuın koryostan önemli farkları aşağıdadır. 1-uskumru ile koryosun sırtı desenleri biribirine benzemekle birlikte koryosun rengi koyu, uskumrunun ise açıktır. 2- uskumrunun kuyruk çatalının içi boş ve iki çizgiden ibaret bir v harfi tarzındadır. 3-uskumrunu gözleri neredeyse toplu iğne başı kadar küçük, kolyosun ise iridir.

KOLYOS
uskumruya çok benzeyen bu balık uskumru ile berebar sürüler halinde göç eder. Ayrıca marmara ve ege denizinde yerli türleride bulunur. Tadı uskumruya nazaran oldukça yavan olduğundan genelde tavası yapılır. Ocak ayı en yağlı zaman olduğundan tuzlama için en ideal zamandır. Tuzlaması çok güzel olur.

LÜFER
akdeniz, karadeniz, marmara, hint okyanusu ve atlas okyanusunda sürüler dolaşan lüfer pullu bir göçmen balıktır. Soğuk denizde yaşayanları daha yağlı olduğundan daha da lezzetli olur. Ülkemizde karadenizde ve istanbul boğazı ile marmara denizinde yakalananların tadı muhteşemdir. Daha güney denizlerimize indikçe yavanlaşır ve kendisine mahsus o güzel tat ve kokuyu kaybeder. Eylül ortasından ocak sonuna kadar olan zaman en yağlı ve en lezzetli zamandır. Bu devre içinde ızgarası tavsiye edilir. Çinekopunda ızgarası çok iyi olur, ancak mevsimi lüfere göre kısadır. Kasım sonundan itibaren azalmaya başlar. Diğer zamanlarda büyüklüğüne göre plakisi, buğlaması kağıt kebabı ve tavası olur. Ilkbahara da son derece yağsız olduklarında tava, plaki ve buğlaması tercih edilmelidir. Lüfer büyükğüne göre en çok isim alan balıktır. Lüfer çeşitleri şöyledir.
1- 10 cm ye kadar yaprak
2-11-13 cm arası çinekop
14-16 cm arası kaba çinekop
17-20 cm arası sarı kanat
21-30 cm arası lüfer
31-35 cm arası kaba lüfer
35 cm de n büyük kofana


PALAMUT
Uskumru, torik ve orkinosu içeren bir familyadandır. Sürüler halinde yaşayan pulsuz siyah etli bir göçmen balıktır. Sırtı çizgili, karnı gümüş rengindedir. Uzunluğu 1 metreye kadar varır. Bu familyanın çeşitleri bütün denizlerimizde görülmekle birlikte en lezzetlileri karadeniz ve marmarada avlanılan tipleridir. Karadeniz ve marmara palamutunda baştan kuyruğa doğru muntazam çizgiler halinde giden, dördü koyu, üçü açık menevişli 7 adet band bulunur. Egede yaşayan, tombik, benekli orkinos ve yazılı orkinos isimleri alan yakın akrabasında ise sırttan karına doğru dalgalar halinde yine en az 16 adet alacalı bant ile karın civarında en az üç adet siyah benek bulunur. Bu cinsin etinin tadı hakiki palamuta nazaran hiç güzel değildir. Ama çok kişi bu özelliği bilmeyip palamut diye aldanır ve sonra palamuttan soğur. Palamut avı ağustos ayında başlar. Önce karadenizde sürüler halinde vanoz ve çingene palamutu, eylülden itibaren de palamut gelmeye başlar. En lezzetli zamanda eylül başından şubat ortalarına kadar olan zamandır. Bu mevsimde çok yağlı olduğundan tavası biraz ağır kaçar. Bu nedenle ızgarası ve fırını tavsiye edilir. Aynı mevsimde yahniside harika olur. Diğer mevsimlerde tavası yapılabilir. Palamut siyah etli bir balık olduğundan buğlaması ve çorbası tavsiye edilmez. Palamutun boyuna göre isimlendirilmesi.
1-20 cm ye kadar palamut vanozu.
2-20-30 cm arası çingene palamutu
3-31-40 cm arası palamut
4-40-50 cm arası kestane palamutu
5-51-60 cm arası torik
6-61-65 arası sivri
7-65-70 cm arası altıparmak
8-70 cm den büyük zindan delen.


Torik ve toriğin büyük boyları palamuttan daha çok yağlıdır bu nedenle tuzlama ve lakerdası tercih edilir.

LEVREK, MİNEKOP, EŞKİNE
12 değişik türden meydana gelen bu familya ılık ve tropik suların sığ kesimlerinde yaşar. Vücutları iğ biçiminde ve yandan hafif basıktır. Pulları oldukça iri olan levreklerin yanları genelde beyaz, alt bölümleri gümüşi, alt yüzgeçi ise sarımsıdır. En irileri bir metreyi geçebilir. Ülkemiz denizlerimizde 20 ila 60 cm arasında olabilirler. Bayağı levrek ve benekli levrek olmak üzere mevcut iki tipi bulunur. Sırtlarındaki çok sayıda benek ile ayrılırlar. Benekli levrek güney ege ve akdenizde bayağı levrek ise bütün denizlerimizde görülür. Karadenizde kötek olarak da bilinen minekopta bu familyanın diğer bir türüdür. Eşkineye çok benzeyen minekoplar 30-80 cm arasında olur. 1 metreden büyük ve 20-25 kg olanlarına da rastlanmıştır. Erişkinler kıyıya yakın kayalık dipleri, yavrular ise akarsu ağızlarını tercih ederler. Parlak mavimsi-gri renkteki vücudu sırtan karına doğru inen sarı menevişli çizgilerle bezenmiştir. Karnı gümüşi beyazdır. Eşkine ise bütün denizlerimizde görülen kıyıya yakın kayalık diplerde yaşayan bir türdür. Ortalama 30 cm ve 600 gr dır. 3-4 kg lik irilerine de rastlanmıştır. Sırtı kamburumsudur ve koyu kahve ile lacivet arası bir renktedir. Karnı ise sarı-beyaz menevişlidir. Başının içinde gözlerinin arkasında herbiri 4-5 gramlık beyaz taş bulunur. Halk arasında bu taşların idrar söktürücü ve böbrek taşı düşürücü olduğuna inanılır. Genelde tek gezen, geceleri avlanan ve oyuklar arasında süzülürcesine dolaşan bu balığın başlıca besini karides ve yavru balıklardır. Yıl boyunca yenen levreğin çok lezzetli eti vardır. En güzel mevsimi kış ayları ve ilkbaharın başıdır. Her türlü yemeği yapılan levreğin buğlaması, fırında kağıt kebabı ve mayonezlisi nefis olur. Levrek özellikle şaraplı ve mayonezli balık yemeklerine çok güzel gider.

TARANÇA, SİNARİT
tarança genellike sinaritlerin irisi için kullanılan bir isimdir. Lagos ve orfozla büyük benzerlik gösterirlerse de ayrı familyalara mensupturlar.

ISTAVRIT
istavrit, marmara ve boğazda balık avlamaya başladıklarında ilk tanıştıkları balıktır. Ağzı öne uzayabilen, dişleri ince, gözleri iri, kuyruğu derin çatallı ve vücudu iğ biçiminde olan göçmen bir balıktır. Marmara, ege ve karadenizde yaşayan yerli türleri de vardır. Marmara da 15-20 cm, egede 30 cm civarında olurlar. Marmarada boyu 10 cm nin altında olan küçük istavritlere kıraça denir. Karadenizin doğusunda istavritler palamut büyüklüğünde 50 cm olurlar. Sarı kuyruk istavrit ve sarı kanat istavrit olarak adlandırılan tipi sularımızda ençok bulunan türdür. Istavritler sonbaharda marmaraya inerler mayıstan itibaren karadenize geri dönmeye başlarlar. Her mevsimde yakalanan istavritin en lezzetli olduğ zaman kasım ile şubat ayları arasıdır. Tavası ve fırnını çok güzel olur.

IZMARIT
Ağzı körüklu gözleri iri, sırt-göğüs ve anus yüzgeçleri ser diken ışınlı bir balıktır. Sularımızda iki türü vardır: menekşe izmarit ve istargilos. Izmaritin erkekleri dişilerinden daha iri olurlar. Dişiler 20 cm civarında olurken erkekler 25 cm ye kadar uzayabilirler. Izmarit midye, deniz solucanı ve balık yumurtaları ile beslenen bir dip balığıdır. Et beyaz ve son derece lezzetlidir. Tavası güzel olur. Sonbahar ve kış aylarında ızgarası da yapılır. Izmaritler ızgara yapılırken ayıklanmaz. Olduğu gibi pirilip bilahare derisi, bağırsakları ve kılçıkları ayılanır. Üzerine limon ve zeytinyağı ile kıyılmış maydonoz eklenerek hazırlanır. Pulları kazındıktan sonra derisi tulum çıkarılarak yapılan tavası da çok güzel olur.

KALKAN
karadenizin bu ünlü balığı bütün yassı, oval vücudu, bir tarafı siyaha yakın, diğer tarafı beyaz rengi ve beyaz tarafındaki düğmeleri ile tanınır. Her iki tarafı da siyah olan kaya kalkanına da nadiren rastlanır. Kaya kalkanı daha çok sinop ve samsun yörelerinde çıkar. Istanbul boğazının kuzeyinde, karadenizin batısında avlanan kalkan bir tarafı siyah olan bir tarafı beyaz bayağı kalkandır. Kalkan karadeniz içinde kışın kuzeyden güneye göç eder. Her mevsimde avlanan kalkan bütün sene boyunca yenebilir. En lezzetli zamanı ocak sonundan mart ortalarına kadardır. Tavası çok güzel olur. Buğlaması ve kağıt kebabı da yapılır. Ilkbahar sonundan ağustos ayına kadar yakalanan kalkan yavrularının tavası nefis olur.

KEFAL
Yaz aylari disinda lezzetli olan pullu ve gocmen olmayan bir baliktir. Butun denizlerimizde yetisir. Sonbahar, kis ve ilkbaharda cok lezzetlidir.Kefalin bugulamasi ve pilakisi cok guzel olur.Ayrica likorinoz denilen tutsulusu de cok makbuldur.Bir kefal turu olan haskefalin kurutulmus yumurtalari cok aranan bir deniz urunu, bir mezedir.Sarikulak kefalin tavasi ve fileto izgarasida yapilir.Kefal alirken cok dikkat etmek, tercihen ta nidik balikcilardan almak gerekir.Cunku kefal kirli ve bulanik sula ri cok sever ve buralarda digger baliklar yasamazken o yasar.Orne gin izmir korfezinde digger baliklar yasamazken kefal bol miktarda bulunmaktadir.Bu sularda yakalanmis kefal insan sagligi acasindan buyuk tehlike arzeder.

KILIÇ
Turkiye mizi cevreleyen sularda cok artik nadir gorulen cok lezzetli bir balik turudur.Akdeniz ve egede yil boyunca karadeniz de ise yalniz yaz aylari gorulur.Kilic gibi ust cenesi, lacivert-siyah sirt rengi ile taninan bu baligin akrabasi mar lin bizim sularimizda bulunmaz.Daha cok atlas okyanusunda Ber muda civarinda bulunan bu balik pisince pembemsi et rengi, kafa dan kuyruga kadar uzanan sirt yuzgeci ve yuvarlak yerine yassi ust cenesiyle kilictan ayrilir.Her mevsimde yenilebinen kilicin en lez zetli zamani eylul-subat arasidir.Bu baligin en guzel defne yaprakli sisi olur.Izgarasi ve kagit kebabida yapilir.

MEZGIT
Tavuk baligi olarakta bilinen mezgit butun denizlerimizde bulunmakla beraber en cok karadenizde bulunur. Yaz haric devamli yumurtali durumda dir.Yumurtali tavasi, dometesli sotesi guzel olur.

KIRLANGIÇ
Bu tun denizlerimizde bulunan kirlangic ortalama 25-30 cm olup nadi ren 75 cm ye kadar uzayanlarinada rastlanir. Sirt rengi kirmizi pem bekarin ise pembe veya beyazdir.yakin akrabasi olan Oksuz den, bu baligin pembe-gri veya komple gri sirti ve oksuzun ordek kafasi ni andiron agiz yapisi ile ayrilir. Her ikiside lezzetli olup genellikle kirlangic tercih edilir.cok gelismis solungaclari ve girtlak yapisi ne deniyle ugultu, inilti gibi degisik sekilde frekanslarda ses cikarir. Bu ses nedeniyle bircok balikci tarafindan inleyen balik diye adlan dirilir ve ugursuz kabul sayilir.Kirlangic izgaraya ve tavaya uygun degildir.Bugulamasi, ozellikle corbasi cok lezzetli olur.Haslanmis kirlangicin ayiklanmis etleri mayonezli veya zeytin yagli limon si karak soguk olarakta meze olarakta yenebilir.

ISKORPIT, ADA BEYI
Kirlangictan bahsedilince iskorpit ve adabeyini atlamak ol maz.Her ne kadar ayni familyadan olmamakla beraber etleri ve uy gun olduklari yemekler acisindan cok benzerlik gosterirler.Iskorpit butun denizlerimizde, adabeyi ise ege denizinde bulunur.Iskorpitin sirt dikenleri zehirlidir.bu nedenle balikciya ayiklattirilmalidir.

Mytilus Galloprovincialis (Akdeniz Midyesi):
Ergin boylari yakla sik 10 cm olabilir.Kayalik ve tasliklarin uzerine bissus organiyla ya pisik olarak yasarlar.Genellikle kiyiya yakin sig bolgelerde bulunur lar ve 80 metre derinliklere kadar bulunabilirler.Beslenme ozellikle ri ise, bulun duklari ortamdaki organic maddelerle besnelipherturlu mineral madde leride filter beslek ozellikleri nedeniyle sindirirler. Akintinin guclu oldugu iliman denizlerde genis bir yayilim gosterir ler.Filter beslek ozelliginden dolayi ortamdaki kirlilik etmeni olan herturlu milro duzeyde maddeyide sindirim sistemi ve kassistemi ne edebilecek kapasitededir.Bu ortam kirliligi domestik atiklar (ka nalizasyon atiklari evsel atiklar vs) ve endustriyel (agir metaller, demir, kobalt, bakir vs) Ozellikle midye dolma pisiminde sindirim sistemi ve solungeclari temizlenemeyecegi icinbu sekilde pisirile rek sunulan midyeleri az tuketmek saglik acisindan onemlidir.Pila ki pisirme tekniginde ise solungec ve sindirim sistemleri cikartilabi lir durumda oldugu icin daha saglikli pisirme yontemi olarak kabul edilir.Herseyden once midyelerin cikarilis kaynagi, tarihi, pisirildi gi ortam kesinlikle resmi kayit ile belirtilmis olmasi yada en azin dan tuketicinin bu monuda bilincli olmasi halk sagligi acisindan cok onemlidir.Aksi taktirde kitlesel olumler ile sonuclanana bircok hastaligin(hepatit serileri, agir metal zehirlenmeleri vs) patlak ver mesi gundeme gelebilir.

Alıntıdır